16 Mayıs 2014 Cuma

INSANI YAŞAT KI DEVLET YAŞASIN

Millet olarak tarihte çok acılar gördük biz. Biz belirli dönemlerde,belirli acılar ile hep imtihan olduk. Eminim yaşadığımız acılar son olmayacak ve biz yaşanılan açıları yine unutacak ve maalesef yine acılar yaşayacağız. Biz acılara alışığız. Biz acılar karşısında birbirimize sahip çıkmasını da çok iyi biliriz. Biz millet olarak hep böyle olduk. Tek kolumuz olsa da onu Antalya'dan Sinop'a, Edirne'den Kars'a uzatmasını hep yaptık. Bu kez acı çok farklı. Bu kez yaşanılanlar çok farklı. Bu kez insan yaşanılan acıları kabul edemiyor. Kabul edemiyor çünkü bu kez acılar ihmaller ile süslü,kabul edemiyoruz çünkü bu kez acılar yüreğimizi bir başka dağlıyor. Bu ülke 30 yıl boyunca PKK terör örgütüne hayatının baharında 30 bin insanı şehit verdi. Hepsini de "vatan sağolsun,yine olsa yine göndereceğim" diyerek hafızalara attı, peki ya bu kez... Bu kez kendimiz kendimizi nasıl ikna edeceğiz. Bu kez bir maden gibi yana yüreğimize nasıl su dökeceğiz,geri de kalan evlatları nasıl baban bir maden kazasında şehit düştü diyeceğiz. Ona bunun hikayesini nasıl anlatacağız. Bana devletin kapitalist sistemine kurban gitti oğlum nasıl diyeceğiz. Çocuğunu alıp kocasının mezarının başına giden annenin göz yaşına nasıl dur akma diyebileceğiz... Maalesef bunların hiçbirine teselli edecek cümleler ve sebebler bulamayacağız. Maalesef bir maden ocağından daha fazla yanan o ailelerin ocağında yanan evlere utancımızdan asla giremeyeceğiz. Onlar bir çizmesine altın gibi değer biçip onlara sarılırken biz onları elimizde bin çizmeye bedel telefonlarımız ile nasıl anlayacağız..
Bu kez bambaşka bir acı var karışımızda... Maden kazasında kurtulan bir işçi kardeşim içeride ölüm ile kalım arasında yaşadığı 3-5 dakikayı hafızalarıma hiç unutmayacağım şekilde şöyle kazıyordu.
"100-150 kişiye yakın çalışan vardı.Gaz maskemi taktım ve yere yattım. Ölüm ile kalım arasında bir gelip bir gittim. Bir kaç dakika sonra kurtarma ekipleri geldi ve kalkın gidiyoruz dedi. Kalktım ve çevremde onca yerde yatan işçi kardeşlerime seslendim. Kalkın gidiyoruz."

İşci kardeşimin tam da bundan sonra dediği o kadar hüzün ki o kadar acı ki gercekten bunu bu yazdıklarım anlatamaz. Bunu onun gözlerinden bir kez daha dinlemez lazım. Ve şöyle devam etti sözlerine." Kalkın gidiyoruz dedim ama kimse kalkmıyordu. 15-20 kişinin kalktığını gördüm. GERI
 KALAN HERKES YATTIĞI YERDE ÖLMÜŞTÜ" işte en acı cümle burası.

Bu olayı hangi devletyardımı silecek hazırlardan. Hangi bakan yada bakan yardımcısının istifası unutturacak geçmişten. İşte bizim bittiğimiz nokta. Dedim ya bu kez yaşanılanlar çok farklı. Bu kez yaşanılanların hepsi ayrı bir roman hepsi Roma'nın içinde ayrı bir hikaye. Yaşanılanları,yaşamayanlar hariç herkes en kısa zamanda unutacak biliyorum. Biz her insanımızın yarasına merhem olmasını biliriz bilmesine de ya bir gün merhem de tükenirse. Ya bir gün bu acılara olan duyarlılığımız maden ocağında yanam kömür gibi yanıp tükenirse... Bu kadar çok acıyı hak ediyor muyuz biz. Kader deyip geçelim mi? Tedbir kaderden önce gelmez mi? Öyle dememiş miydi Allah resulu ," önce deveni bağla, sonra tevekkül et"

Inşallah Soma'da solan güller bu ülkede solan en son güller olur. İnşaAllah her evin bahçesi ebediyeten hep beyaz olur. İnşaallah ülke olarak bir daha toplu yas tutmayız. İnşaAllah son olur son olması için tedbiri bol olur.
Soma'da  hayatını kaybeden kardeşlerimin mekanı cennet olsun. Rabbim ailelerine sabır versin. Evli
olana, yoksul kalana, öksüz kalana kendi sabır kapısını sonuna kadar açsın. Biz onların kapısını açıp kurtaramadık Rabbim on kardeşlerime kapısını sonununa kadar açsın ve onlara bu acılar. Karşısında kendisine teslimiyet versin. Rabbim kimseye bir daha böyle bir acı yaşatmasın.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder