30 Ocak 2024 Salı

2023 ne çıkan fotoğraflar

 Konyaaltı Sahili'nde asayiş, turizm sezonu boyunca 'Börü' ve 'Winner'ın da binicisi olan atlı polislere emanet ediliyor.

Antalya’da İran eski Milli Dalış Takım üyesi ve 3 bronz madalya sahibi Fayaz Mirabian, havada ters takla atarak dünyaca ünlü falezlerde 25 metreden denize atladı. Mirabian'ın saniyeler içerisinde denizle buluştuğu anlar büyük takdir topladı. O anlar İHA kamerası tarafından kaydedildi.




Antalya'da domates fiyatlarını protesto eden bir vatandaş, domatese serum bağladı. 

Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüklerindeki depremler sonrasında evleri hasar gören 312 kişi, özel uçakla Antalya'ya getirildi. Depremzedeler, havalimanı çıkışında yakınları tarafından gözyaşları arasında karşılandı. Bir kadının annesine sarılarak gözyaşları içerisinde, "Annem benim annem" demesi adeta yürekleri burktu. Bir trafik polisinin ise 3 aylık kızına kavuşması duygusal anlar yaşattı.

Antalya'da yağış ve fırtına nedeniyle tekneler battı, ulaşımda aksamalar yaşandı. 






Gazetecilerin suya düşen dronunu ayı kurtardı. 

24 Temmuz 2019 Çarşamba

Çiftçi yeni sezona nasıl başlayacak?


Geçmiş geleceğe ayna tutar mı?

Haber: Ertuğrul Gün
Fotoğraf: Ertuğrul Gün
Türkiye’de örtü altı tarımın merkezi konumunda bulunan ve hem ülke içerisinde hem de dışarıya yönelik tarımsal ticarette büyük öneme sahip Antalya’da çiftçiler yavaş yavaş yeni sezon hazırlıklarına başladı. Antalya’da bulunan yüzbinlerce çiftçi ilk olarak yeni sezonda seralarına ve açık tarım alanlarına dikecekleri sebze çeşitlerinin fidanlarını sipariş veriyorlar. Genellikle büyük fidanlıklarda yetiştirilen ve çiftçilerin talepleri doğrultusunda hazırlanan fideler yaklaşık 3 ay gibi bir süre zarfında hazır hale geliyor. Her bir çiftçi hazır olan fidesini günü ve zamanı geldiği zaman fidanlıktan alarak bir kaç gün içerisinde dikim yapıyor. Peki, çiftçi için geçtiğimiz dönem ve şuan itibariyle yaz dönemi nasıl geçiyor. Geride kalan her bir dönem çiftçinin bir sonraki dönemde karar vermesinde önem arz ediyor. Eğer çiftçi diktiği üründen para kazandı ve birikim yaptı ise bu birikimin yüzde 60’ından fazlasını yine gelecek sezon için harcıyor.


Konuyu hem üretici olan hem de Antalya’da üreticiler tarafından kurulan ve üretim üzerinde büyük söz sahibi olan Aksu Üretici Birliği Başkanı Turan Şahin ile konuştuk. Şahin açıklamasında bu yıl fide fiyatlarında yaşanan yüzde yüzlük artışa değinerek, “Geçen yıl canımızı gübre fiyatları yaktı. Bu yıl gübre fiyatlarında yaşanan bu artışa bir de fide fiyatları eklendi. Şuana kadar çiftçimizin sipariş verdiği fide fiyatlarında net olarak söylüyorum yüzde yüz artış var. Geçen yıl 70 kuruşa alınan bir domates fidesi bu yıl 1,5 TL’ye kadar çıktı. Çiftçi yavaş yavaş elini çekmeye başladı. Bir de burada özellikle üzerinde durmak istediğim konu ise artık bayiler çiftçilere tohum satmıyor. Tohum daha ucuz olmasına rağmen bizler tohum alamıyoruz. Hükümetimizden acilen üreticilerimize fide ve gübre desteği vermesini istiyoruz.  Domates üreticisi açısından bahar döneminin hiç iyi gittiğinden bahsedemeyiz” açıklamasında bulundu.

Şahin, "Örneğin 2019 bahar sezonunda üretici domates üretiminde bir buçuk TL'ye üretip 80 kuruş ile 1 TL 20 kuruş arasında ürünü satmak zorunda kaldı. Çiftçi girdi maliyetleri bu şekilde yüksek olduğu sürece ucuz üretim ürünlerine yönelecek. Bunu şimdiden görebiliyoruz. Bu ürünlere yönelmek ve bunlar sebzede kullanmak yetiştirilen ürünlerin rekoltesini düşürecektir. Bu da geçen yıl olduğu gibi kış aylarında tüketicinin tekrar pahalı sebze meyve yemesi anlamına geliyor. Üreticiler olarak bizler, devletimizden hükümetimizden destek istiyoruz. Biz bir yandan üretici kazanırken diğer yandan tüketicinin de kazanmasını istiyoruz” dedi.


Tarımın önemli basamaklarından birisi de fide üretim merkezleridir. Antalya’da yüzlerce dönüm geniş alana yayılan fide üretim merkezleri yaz ve kış ayları olmak üzere yüzlerce kişiye ekmek kapısı oluyor. Birçok kişi burada çalışarak, bir yandan üretim zincirinde yer alırken bir yandan da evine ekmek götürüyor. Çiftçilerin fide fiyatlarındaki yükselişe yaptıkları itirazları sorduğumu Bereket Fide Yönetim Kurulu Başkanı Mümin Şahin, “Fide fiyatlarının artması bizim ile alakalı bir konu değil. Bizim de aldığımız tohum fiyatlarında ciddi artış oldu. Biz de bu artışları ister istemez fide fiyatlarına yansıtmak zorunda kalıyoruz. Bir de buna enflasyonda yaşanan dalgalanmalar ekleniyor. Fiyatları değerlendirirken 2 yıl öncesine göre değerlendirmemiz gerekir. Yeni dönemde hangi ürünün ne kadar tercih edileceği tamamen arz talep dengesine göre belirlenir. Önceki yıllara göre domates dikiminde bir artış olabilir” dedi.



Konuyu bir de çiftçinin her zaman yanında duran ve çiftçiye üretim sürecinde rehberlik eden ziraat mühendislerine sorduk. Büyük firmalara ürün konusunda ulaşamayan çiftçiler ürünlerinde kullandıkları zirai ilaçların yüzde 99’unu ziraat mühendislerinden temin ediyorlar. Aksu’da 15 yıla yakın zamandır zirai bayi işleten Ziraat Mühendisi Esat Çelen ile konuştuk. Çelen yaptığı değerlendirmede, “Üretim geçtiğimiz sezon dalgalı geçti. Tek ekim dediğimiz kış sezonunda üreticiler kazanırken bahar döneminde zarar ettiler. Bahar döneminde üreticiler yaptıkları masrafları bile alamadılar veya kafa kafaya geldiler. Üretici kazansa da kazanmasa da dönüşler her zaman sıkıntılı. Kazanamadıkları zaman kazanamadık diye ödemeler aksıyor. Kazandıklarında da yatırım yaptıkları için dönüşler sıkıntılı. Ev, arsa, dükkan alarak veya araç değiştirerek asıl destekçileri olan zirai ilaç bayilerini zor duruma düşürmekteler. Tabii her üretici böyle değil, ödemesi düzgün olanlar sayesinde çark dönmekte” dedi.


Yeni sezondan üreticilerin bir beklentisinin olmadığını ifade eden Çelen, “Yeni sezonda üreticilerin hiçbir beklentisi yok, çünkü belirsizlik hakim. Bu belirsizlikte ister istemez üretici ve zirai ilaç bayilerini germekte. Maliyetin kaç para olacağı ve kazancının ne olacağını bilmemek üretim desenini ve zamanı değiştirecek. İster istemez fiyat korkusu var. Fidesi pahalı olan çeşitlerden ucuz olan çeşitler yönelmeler var. Fide fiyatları ve zirai ilaç fiyatlarında artış olduğuna göre gübre fiyatlarında da artış beklentisi var. Şuan üretimde bütün girdiler gün geçtikçe artıyor, ama paralel olarak üreticiye yansıması yok. Üreticiden çok aracıların para kazanması ve bunu da üreticinin girdilerine bağlayıp tüketici ve üreticinin karşı karşıya bırakılıyor” açıklamasına yer verdi.


Bütün bu açıklamaların ardından yeni sezonda fiyatların geçen yıl kış aylarında yaşanan rekor artışları bulacağını kimse bilemiyor. Uzmanların değerlendirmesine göre geçen yıl özellikle sebze fiyatlarında yaşanan artışta maliyetlerin artmasından çok özellikle Antalya’nın batı kısmını ve Doğu Akdeniz tarafını vuran hortum, şiddetli yağmurlar ve sel olayları etkili oldu. Uzmanlar, fiyatların bu yıl geçen yıla oranla daha dengeli gitmesini beklediklerini belirtiyorlar.


23 Temmuz 2019 Salı

Caretta Carettaları koruyalım


Caretta Carettaları dışlamayalım
Haber: Ertuğrul GÜN


Dünyanın en güzel sahillerinin yer aldığı Antalya’da özellikle yaz aylarından itibaren kumsala çıkarak yumurtalarını bırakan Caretta Carettalar, Antalya’nın bir çok sahilinde önemle korunurken bazı sahil kesimlerinde ise ya dikkatten kaçıyor, ya da bilinçli olarak zorunlu dışlanıyorlar. Bunlara son örnek ise Antalya’da bulunan bir sahilde görüldü. Yumurtalarını bırakmak için kumsala gelen ve kumu kazmaya başlayan Caretta Caretta’nın hemen arkasında bulunan şezlonglar dikkat çekti.


Caretta Carettalar yani bir diğer adı ile deniz kaplumbağaları mayıs ayından itibaren kumsala çıkarak yumurtalarını bırakırlar. Bu saatten sonra ise onları zor bir süreç bekliyor. Yumurtalarından çıkan yavrular gelişimlerinin sağlıklı olabilmesi için yavruların kumsalda kendi mücadelesini vererek denize ulaşmaları gerekir. Biz, insanlar ise bu durumda elimizden gelen kolaylığı sağlamalıyız. Uzmanların bu konu da bir uyarısı da var. Uzmanlar, yardım etme duygusuyla hareket edilip canlıların ele alınmaması gerektiği belirtti.

Bu videonun çekildiği yer ise iddiaya göre Alanya’da Alanya Karayolları bölge müdürlüğünün hemen önünde ki sahil. Burada şenzlogların bu kadar aşağı indirilmesi doğru değil. Zaten nesli tükenmekte olan bu canlılara bir de biz bilinçli olarak zarar vermemeliyiz.  Caretta Carettaları korumalıyız.


Çuvalda biber

Hayalinden vazgeçmedi, seradan 'Çuvalla' para kazanıyor

Haber: Ertuğrul GÜN
Fotoğraf: Ertuğrul GÜN


Antalya'nın Aksu ilçesinde yaşayan elektronik mühendisi bir çiftçi, makalelerden okuyarak öğrendiği sistem ile çuvallar üzerinde biber yetiştirmeye başladı. Çuvalların içerisine doldurduğu perlitlerin içerisine çuvalların dışarısından 40 tane biber dikimi yaptı. Genç mühendis normalde bir dönüme 2 bin 500 biber fidesi dikilirken bu yöntem ile bir dönüme 40 çuval üzerinde 10 bin biber yetiştirdi.


Ankara’da özel bir firmada elektronik mühendisliği yapan 44 yaşındaki Ergin İnal, bir süre önce tarıma merak sararak bir çok makale okumaya ve yurt dışında yapılan üretimlerin belgesellerini izlemeye başladı. Okuduğu makalelerden ve izlediği belgesellerden etkilenen İnal, okuduklarını ve gördüklerini uygulamak için Antalya’nın Aksu İlçesi’ne gelerek burada kendisine 4 dönüm alan kiraladı. 4 dönüm alanın bir kısmında domates yetiştiriciliği yapan İnal, bir kısmında ise biber yetiştirmeye başladı. İnal, burada kiraladığı serasında normal çiftçilerin uyguladığı üretim metodundan farklı bir yöntem deneyerek, bir ilki başardı. İnal, bu yılki çalışmalarını daha çok ARGE üzerine yaptı.


250 çuvalda 10 bin fide dikimi gerçekleştirdi
Okuduğu belgesellerden ve kitaplardan etkilenen İnal, çuvallar üzerinde üretim yapmayı denedi. Bir dönüm alan içerisine koyduğu 250 çuvalın içerisinde perlitleri dolduran İnal, çuvalların etrafını delerek, fidanların kökleri çuvalın içerisindeki perlite gelecek şekilde her bir çuvala 40 kıl sivri biber dikimi yaptı. İnal, bu şekilde normalde bir dönüme 2 bin 500 kıl sivri biber dikimi yapılırken 250 çuvalda 10 bin fide dikimi gerçekleştirdi. Bu yıl ki çalışmalarını daha çok ARGE amaçlı yaptığını ifade eden İnal, çalışmalarında başarılı olduğunu ifade ederek, bir çuvaldan hedefinin 350 kilo biber olduğunu kaydetti.


44 yaşındaki Ergin İnal, “Elektronik mühendisliği yapıyorum. Hobi olarak başladım. Uzun zamandır üretim konusunda makaleler okuyorum. Normal sezon dışında nasıl ürün yetiştirebileceğimi araştırdım. Küçüklüğümden beri tarıma merakım vardı. Daha sonra profesyonel düşünmeye başladım. Ülkemizin de durumu belli. Enflasyon çok yüksek. Bu yıl biber fiyatlarını hepimiz biliyoruz. Bende bütün bunlardan yola çıkarak birim alanından en yüksek verimi almak istedim. Gerçekten başardığımızı düşünüyorum. Biz bu sene mesaimizi tamamen ARGE çalışmasına harcadık. Bunu ilk biz yapıyoruz daha önce suda denendi. Çuvalın maliyeti uygun olduğu için sadede perlitte denedik. Tamamen topraksız tarım. Zirai ilaçta az kullanıyoruz. İlk etapta 253 çuvalla başladık. Hedefimiz bir yılda bir çuvaldan 350 kilo biber elde etmek” açıklamasını yaptı.


Bir dönüm alanda 250 çuval olduğunu ve her çuvalda 40 tane biber fidesi olduğunu kaydeden İnal, “Topraktan çok daha verim alınıyor. Gelecek yıl 10 dönüme çıkarmayı düşünüyoruz. Bir dönüme 10 bin biber dikimi yaptık. Bir dönümden bir yılda 100 tona yakın ürün olmayı düşünüyoruz. Normalde bir dönüme 2 bin 500 fidan dikilir. Biz 250 çuval üzerinde 10 bin fide diktik” ifadelerine yer verdi.





22 Temmuz 2019 Pazartesi

Karaburun Limanı

İstanbul'da nereye kaçsam diyenlere Karaburun Limanı tavsiyesi...

5 yıl sonra yeniden merhaba dediğim İstanbul'da gezilecek yerler listesine ilk eklediğim yer Aranavutköy'e bağlı Karaburun Limanı oldu.  Karaburun Köyü, İstanbul’a 25 kilometre uzaklıkta yer alan Arnavutköy sınırlarında yer alıyor. Diğer bir değişle Karaburun Köyü, İstanbul Boğaz girişine yaklaşık olarak 29 kilometre uzaklıkta yer alan, sahil kasabasıdır. 

İstanbul'u benim gibi çok az bilenler buraya gitmek için telefonlarının navigasyonundan faydalanabilir. Atatürk Havalimanına yaklaşık 48 kilometredir. İstanbul'un yeni havalimanının hemen yanından geçiyorsunuz. Yol üzerinde hem gidişte hem dönüşte bir tane HGS geçişi var. Birinci sınıf araçlar için geçiş ücreti 7,5 TL. Gidiş dönüş 15 TL. Tabi bu kendi özel araçları ile gidenler için. Elbette İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı halk otobüsleri de gidiyor.  Avrupa yakasında bulunan Kilyos plajından sonra, en çok ziyaret edilen ikinci plaj durumunda olan Karaburun köyü, bu hususiyetiyle turistlik bir yerdir.

 İstanbullular tarafından yazın sıkça ziyarete uğrayan Karaburun köyü, eşsiz kumsalı ve balıkçı barınaklarıyla hafta sonunda deniz havası almak isteyen İstanbulluların stres atma yeridir. Gitmek isteyenlere öncelikli tavsiyem yazın ya da sonbaharda gidilmesidir. Mutlaka tatilinizden bir gün önce gidin ve orada sahil şeridinde kamp kurabilir, eşiniz ve aileniz ile güzel bir dalga sesinde akşam sohbeti yapabilir, çaylarınızı yudumlayabilirsiniz. 


Çok uzun bir sahil şeridi var. Ve her noktasına kamp kurmak ve piknik yapmak serbest. Yanınızda giderken mutlaka çok su alın. Orada duş yapacak yer yok, temiz su yok. WC ve duşların hepsi ücretlidir. WC 1,5 TL, duş ise 3-5 TL arasında değişiyor.  Şunu da belirteyim ki sahil boyunca denize girmek ücretsiz. Özel işletilen bir sahil yok. Her köşesi her noktası 24 saat halka açık. Bir Antalyalı olarak denizi ilk başta çok dalgalı buldum. Karadeniz kıyısı olması nedeni ile tuz oranı Antalya'dan çok daha az.  Havada rüzgar da olunca daha da büyük dalgalar oluştu. Denize girilen her köşede mutlaka 2 tane can kurtaran var. Bu konuda Büyükşehir Belediyesine teşekkür ederim. 

Burası ise Karaburun  Limanı'nın batısında yer alan bir sahil şeridi. Buraya inmek çok zor. İniş ve çıkışlar tehlikeli olduğu için yasaklanmış olduğunu düşünüyorum. 24 saat Jandarma bölgede devriye geziyor. Jandarmanın sürekli devriye gezmesi sizin kendinizi daha güvende hissetmenize neden oluyor. Bu alandan Karadenizin eşsiz güzelliğini izleyebilirsiniz. 30 metre aşağıda ayaklarınızın altında yer alan denize karşı mükemmel fotoğraflar elde edebilirsiniz. Akşam gün batımından sonra giderseniz daha bir güzel oluyor. Hemen bu fotoğrafın (üstte)tam sol tarafında bir burun var orada gün batımını izlemek çok güzel. Güneşin batış anını çıplak gözle saniye saniye takip edebilirsiniz. Doğanın yemyeşil rengi de sizi büyülüyor. Burada kamp yapmak yasak ve ceza yiyebilirsiniz. 
Karaburun Limanının başka özelliği ise çok büyük böğürtlenlerinin olması. Ben hayatımda bu kadar büyük ve güzel böğürtlen görmedim. Buraya ulaşmak için Karaburun Mahallesinin batısına doğru gideceksiniz. Yukarıda bahsettiğim manzaraya ve bu böğürtlenlere ulaşmak için sahil yoluna değil zincir marketleri geçtikten sonra yola düz devam edin. Karşınıza çatal bir yol çıkacak. Siz aşağı yoldan gidin. Zaten yolun sağında solunda böğürtlenler var. Yolu takip edince de karşısına yukarıdaki deniz manzarası çıkacak. 
Bu fotoğrafı ise Karaburun Limanının izlediği alandan çektim. Buradan akşam üstü limanı ve limanda bekleyen gemileri izleyebilirsiniz. Limanın yüksekten izleneceği tek nokta burasıdır. Bütün bu alanlara aracınız ile ulaşabilirsiniz. Aracınız yoksa yürüyerek de ulaşabilirsiniz. Karaburun kasabasını avucunuzun içi gibi düşünün. Her bir noktasına yürüyerek ulaşılabilir. Yokuş olduğu için sadece çıkarken sizi biraz yoracaktır. Köy içerisinde bulunan ağaçların büyüklüğü ise sizi ayrıca büyüleyecek. Burada yaşayan aileleri, parkta oynayan çocukları, cami bankında oturan emekli amcaları görünce kendinizi çok şansız hissedebilirsiniz. Açıkçası eşim ve ben hissettim. Hatta burası İstanbul olamaz yorumunda bulunduk. Burada yaşayan insanlar geçimlerini çiftçilik ile sağlıyorlar. O yüzdem yol boyunca direkt doğadan satışa çıkarılan çok sayıda meyve ve sebze türü var.Yanınızda bol para götürün. Sahilde bütün zincir marketlerin şubesi de var. Yanınızda yük olacak şeyler almayın.

Şimdi gelelim son olarak dönüş yolculuğuna; dönüş yolculuğuna eğer şahsi aracınız varsa biraz erken çıkın. Hatta mangal falan yakacaksanız bunu dönüşe saklayın. Giderken göreceksiniz yol kenarında piknik yapmak için, ayağınızı toprağa değdirmek için çok geniş araziler var. Lütfen ateş yakarken dikkatli olalım. Ateşinizi yakın, mangalınızı yapın. Odun almanıza gerek yok. Ardından da meşe odununun kömüründe kendinize çok güzel bir kahve yaparak gezinizi noktalayın. Sevgili dostlarım zaman zaman böyle gittiğim mekanların anısını sizlere anlatıyorum. Gitmek isteyenlere gitmek istedikleri yer hakkında yardımcı olmak istiyorum. Umarım bunu başarıyorumdur... Bütün fotoğraflarımı İpfone 6 ile çektim. Uzun zamandır bu tür seyahatlerde fotoğraf makinesi kullanmıyorum. 


14 Aralık 2017 Perşembe

63 yaşında 500 eseri ile ressamlara meydan okuyor

Antalya’nın Aksu ilçesinde yaşayan 63 yaşındaki Emekli Anaokulu Öğretmeni Çiğdem Altınöz, İstanbul Kız Teknik Lisesi’nde ablası ile ressamlık okumak istemesine rağmen öğretmenleri tarafından gizlice dilekçesi yırtılarak anaokulu öğretmenliği okutuldu. Aradan geçen onca yıla rağmen pes etmeyen Altınöz, kare kalem çalışması yaparak oluşturduğu 500’e yakın eserini evinin çeşitli yerlerinde sergileyerek adeta ressamlara meydan okuyor.
İstanbul’dan 3 yıl önce Aksu’nun Soğucaksu Mahallesi’ne taşınan 63 yaşındaki Emekli Anaokulu Öğretmeni Çiğdem Altınöz, kare kalem çalışması yaparak oluşturduğu 500’e yakın eserini evinin çeşitli yerlerinde sergiliyor. Bir yandan yanında bulunan 82 yaşındaki annesi Güler Altınöz ve Down sendromlu kızına bakan Altınöz, günde 8 saatini vererek Osmanlı ve Türk tarihinde yer etmiş kahramanların kara kalem çalışmalarını yaparak tablolar oluşturuyor. Altınöz, tablolarını sergilemek için Kültür Bakanlığı Sergi Numunesi başvurduğunu ve şuana kadar bir sonuç alamadığını kaydetti. Gerçek hayalinin kendisinden 22 ay büyük ablası ile ressam olmak olduğunu fakat İstanbul Kız Teknik Lisesi’nde bölüm seçerken Güzel Sanatlar bölümü başvuru dilekçesinin kendisinden habersiz öğretmenleri tarafından yırtılarak öğretmenlik okuduğunu kaydeden Altınöz, ressamlığın kendisinde bir ukde bıraktığını kaydetti.
“Gençlere bir tarih hediyesi bırakmak istiyorum”
Hayallerinin peşinden kendi çabaları ile pes etmeden imkanları doğrultusunda devam ettiğini kaydeden Altınöz, “İstanbul’da hayat şartları zorlaşınca Antalya’ya taşındım. Emekli olduğum için imkanlarım çok kısıtlı. Kendi imkanlarım ile sergi açamadım. Eşe dosta göstermek için evimi sergi haline getirdim. Bugün imkan verilirse sergimi açmak çok isterim. Her ressamın hayalinde bir sergisi olmak vardır. Daha çok kişiye ulaşmak istiyorum. Bugün resimlere baktığımız zaman Osmanlı padişahlarımızı görüyoruz. Eğer ressamlar bugün onların kare kalem çalışmalarını yapmasalardı biz onların kim olduğunu bilemiyor olacaktık. En azından ben böyle bir şey yaparak, gençlere bir tarih hediyesi bırakmak istiyorum” dedi.

“Diriliş Ertuğrul dizisinin kahramanlarını öne alarak çalışmaya başladım”
Eserlerinde daha çok portre üzerinde çalıştığını kaydeden Altınöz, “Diriliş Ertuğrul dizisinin kahramanlarını öne alarak çalışmaya başladım. Dünyada yaşanan gelişmeler beni çok etkiliyor. Savaştan kaçan çocukların da yüz ifadelerini çizerek onların da sesi olmaya çalışıyorum. Genelde insanların ruh hallerini yansıtmaya çalışıyorum. En az 8 saat resimlerimin üzerinde çalışıyorum. Bunun yanında 82 yaşındaki babamın bana emaneti olan anneme ve Down sendromlu kızıma bakıyorum. Bir tane de oğlum var o da İstanbul Üniversitesinde okuyor” dedi.
 “Ressamlık okumak istedim öğretmenlik bölümü okuttular”

İlginç ressamlık hikayesini de anlatan Altınöz şöyle konuştu: “Bu sanatın gençler tarafında sevilmesini istiyorum. Belediyeler gençlere yönelik kurs merkezlerinde bana imkan sunarlarsa bende değerlendiririm. Ayrıca çok mutlu olurum. Öğrenmek isteyene öğretmekten keyif alırım. Ben hala öğreniyorum. Şuan Osmanlıca üzerinde çalışarak, onu öğrenmeye çalışıyorum. Benim okuduğum okula bizim zamanımızda İstanbul Kız Enstitüsü deniliyordu. Şuanda Kız Teknik Meslek Lisesi olarak biliniyor. Ben ve ablam lise birinci sınıftan sonra ressamlık bölümünde okumak için bu bölüme dilekçe verdik. Okul açıldı baktım ki ablam resim bölümünde ben ise Çocuk Gelişim bölümüne kayıt etmişler. Bende müdüre giderek durumu sordum. Müdür bana, ‘Biz senin babam ile görüşerek senin dilekçeni yırttık. Bir tane aileye 2 tane ressam çok. Baban da öğretmenlik okumanı onayladı’ dedi. Bende Anaokulu Öğretmeni olarak mezun oldum ve emekli oldum” açıklamasını yaptı.

27 Kasım 2017 Pazartesi

Antalya'da yürek burkan yaşam

Antalya'nın Aksu İlçesinde yatağa bağımlı eşine ve 2,5 yaşındaki çocuğuna bakmak için evinde bulunan bardak altlarını dahi satan 45 yaşındaki Şirin Çığal, ulaşacak bir yardım eli bekliyor. Komşularının verdiği bir tabak çorba ile ayakta kalan ailenin yaşamı, adeta yürek burkuyor.

Şirin Çığal ve Ümit Çığal’ın hayatı 11 yıl önce kesişti. Gürcistan’dan çalışmak üzere Antalya’ya gelen 45 yaşındaki Şirin Çığal, Antalya’da inşaatlarda boya ustalığı yapan aynı yaştaki Ümit Çığal ile tanıştı. Bir süre birbirlerini tanıyan ikili evlenme kararı aldı. 11 yıl önce evlenen ikilinin Umut, isminde bir çocukları dünyaya geldi. İkilinin hayatı istedikleri gibi gitmedi. 4 yıl önce Ümit Çığal’da beyin tümörü teşhisi konuldu. Aynı yıl ise kalbinin iyi çalışmaması sonucunda kalbine cihaz takıldı. 3 yıldır yatağa bağlı olarak yaşayan Ümit Çığal’a eşi bakıyor. Bir yandan eşi için mücadele eden Şirin Çığal, bir yandan da 2,5 yaşındaki Umut’u için gecesine gündüzüne katıyor. 300 liralık ev kirasını ödemekte zorlanan Şirin Çığal, hergün dışarı atılmanın korkusu ile yaşıyor. Gözü yaşlı anne Çığal, 2,5 yaşındaki çocuğuna ve eşine bakmak için evde bulunan bardak altlarını dahi sattığını söyledi.

45 yaşındaki Şirin Çığal, yatağa bağlı eşine bakmak için yaşam mücadelesi veriyor.
“Bardakaltlarına kadar ne varsa hepsini verdim”
Eşine ve çocuğuna bakmak için seralara gündeliğe gitmeyi bırakan Şirin Çığal, komşuların yaptığı erzak yardımları ile ayakta kalmaya çalışıyor. Kış aylarının gelmesi ile evde sobasına atacak odunu, evinin içerisine serecek eşyası olmayan Çığal, yetkililerden yardım talep etti. Çığal ailesine son olarak Aksu Belediyesi ekipleri odun yardımında bulunarak, 2,5 yaşındaki Umut’un ısınmasına ortak oldu. Çok zor günler yaşadığını kaydeden 45 yaşındaki anne Şirin Çığal, “Bize kim yardım ediyorsa Allah razı olsun. Eşim 4 yıldır yatağa bağımlı yaşıyor. Eşime bakmak için elimde ne varsa sattım. Hiçbir şeyim kalmadı. Bardakaltlarına kadar ne varsa hepsini verdim. Bir yerden gelirim yok. 2,5 yaşındaki çocuğuma hergün nerede ise makarna yediriyorum. Kendim için bir şeyler istemiyorum. Çocuğum için bir şeyler istiyorum” dedi.

2,5 yaşındaki Umut, akşam ısınmak için yardım olarak gelen odunları kendisi taşıdı.
“Başka da imkanımız kalmadı”
Eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını almakta çok zorlandığını kaydeden Şirin Çığal, “Eşimin beyninde tümör, kalbinde cihaz var. Daha önceleri inşaatta çalıştığı için paraya ihtiyacımız yoktu. Ama şimdi çalışamıyor. Yatağa bağlı olarak yaşıyor. Eşimin bez parasını ve çocuğumun giderlerini bulmakta çok zorlanıyorum. İhtiyaçları karşılamak için evde ne varsa sattım. Evimde satmadığım bir şey kalmadı. Komşularımdan hergün bir tabak çorba bekliyorum. Allah razı olsun çevremizde bulunan komşularımız akşamları bir tabak çorba veriyor. Onunla karnımızı doyuruyoruz. Başka da imkanımız kalmadı. İşe gidip çalışmak istiyorum ama eşim yatağa bağlı olduğu için çocuğum küçük olduğu için gidemiyorum. Korkuyorum Umut’um hastalanacak diye korkuyorum” dedi.