22 Temmuz 2019 Pazartesi

Karaburun Limanı

İstanbul'da nereye kaçsam diyenlere Karaburun Limanı tavsiyesi...

5 yıl sonra yeniden merhaba dediğim İstanbul'da gezilecek yerler listesine ilk eklediğim yer Aranavutköy'e bağlı Karaburun Limanı oldu.  Karaburun Köyü, İstanbul’a 25 kilometre uzaklıkta yer alan Arnavutköy sınırlarında yer alıyor. Diğer bir değişle Karaburun Köyü, İstanbul Boğaz girişine yaklaşık olarak 29 kilometre uzaklıkta yer alan, sahil kasabasıdır. 

İstanbul'u benim gibi çok az bilenler buraya gitmek için telefonlarının navigasyonundan faydalanabilir. Atatürk Havalimanına yaklaşık 48 kilometredir. İstanbul'un yeni havalimanının hemen yanından geçiyorsunuz. Yol üzerinde hem gidişte hem dönüşte bir tane HGS geçişi var. Birinci sınıf araçlar için geçiş ücreti 7,5 TL. Gidiş dönüş 15 TL. Tabi bu kendi özel araçları ile gidenler için. Elbette İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı halk otobüsleri de gidiyor.  Avrupa yakasında bulunan Kilyos plajından sonra, en çok ziyaret edilen ikinci plaj durumunda olan Karaburun köyü, bu hususiyetiyle turistlik bir yerdir.

 İstanbullular tarafından yazın sıkça ziyarete uğrayan Karaburun köyü, eşsiz kumsalı ve balıkçı barınaklarıyla hafta sonunda deniz havası almak isteyen İstanbulluların stres atma yeridir. Gitmek isteyenlere öncelikli tavsiyem yazın ya da sonbaharda gidilmesidir. Mutlaka tatilinizden bir gün önce gidin ve orada sahil şeridinde kamp kurabilir, eşiniz ve aileniz ile güzel bir dalga sesinde akşam sohbeti yapabilir, çaylarınızı yudumlayabilirsiniz. 


Çok uzun bir sahil şeridi var. Ve her noktasına kamp kurmak ve piknik yapmak serbest. Yanınızda giderken mutlaka çok su alın. Orada duş yapacak yer yok, temiz su yok. WC ve duşların hepsi ücretlidir. WC 1,5 TL, duş ise 3-5 TL arasında değişiyor.  Şunu da belirteyim ki sahil boyunca denize girmek ücretsiz. Özel işletilen bir sahil yok. Her köşesi her noktası 24 saat halka açık. Bir Antalyalı olarak denizi ilk başta çok dalgalı buldum. Karadeniz kıyısı olması nedeni ile tuz oranı Antalya'dan çok daha az.  Havada rüzgar da olunca daha da büyük dalgalar oluştu. Denize girilen her köşede mutlaka 2 tane can kurtaran var. Bu konuda Büyükşehir Belediyesine teşekkür ederim. 

Burası ise Karaburun  Limanı'nın batısında yer alan bir sahil şeridi. Buraya inmek çok zor. İniş ve çıkışlar tehlikeli olduğu için yasaklanmış olduğunu düşünüyorum. 24 saat Jandarma bölgede devriye geziyor. Jandarmanın sürekli devriye gezmesi sizin kendinizi daha güvende hissetmenize neden oluyor. Bu alandan Karadenizin eşsiz güzelliğini izleyebilirsiniz. 30 metre aşağıda ayaklarınızın altında yer alan denize karşı mükemmel fotoğraflar elde edebilirsiniz. Akşam gün batımından sonra giderseniz daha bir güzel oluyor. Hemen bu fotoğrafın (üstte)tam sol tarafında bir burun var orada gün batımını izlemek çok güzel. Güneşin batış anını çıplak gözle saniye saniye takip edebilirsiniz. Doğanın yemyeşil rengi de sizi büyülüyor. Burada kamp yapmak yasak ve ceza yiyebilirsiniz. 
Karaburun Limanının başka özelliği ise çok büyük böğürtlenlerinin olması. Ben hayatımda bu kadar büyük ve güzel böğürtlen görmedim. Buraya ulaşmak için Karaburun Mahallesinin batısına doğru gideceksiniz. Yukarıda bahsettiğim manzaraya ve bu böğürtlenlere ulaşmak için sahil yoluna değil zincir marketleri geçtikten sonra yola düz devam edin. Karşınıza çatal bir yol çıkacak. Siz aşağı yoldan gidin. Zaten yolun sağında solunda böğürtlenler var. Yolu takip edince de karşısına yukarıdaki deniz manzarası çıkacak. 
Bu fotoğrafı ise Karaburun Limanının izlediği alandan çektim. Buradan akşam üstü limanı ve limanda bekleyen gemileri izleyebilirsiniz. Limanın yüksekten izleneceği tek nokta burasıdır. Bütün bu alanlara aracınız ile ulaşabilirsiniz. Aracınız yoksa yürüyerek de ulaşabilirsiniz. Karaburun kasabasını avucunuzun içi gibi düşünün. Her bir noktasına yürüyerek ulaşılabilir. Yokuş olduğu için sadece çıkarken sizi biraz yoracaktır. Köy içerisinde bulunan ağaçların büyüklüğü ise sizi ayrıca büyüleyecek. Burada yaşayan aileleri, parkta oynayan çocukları, cami bankında oturan emekli amcaları görünce kendinizi çok şansız hissedebilirsiniz. Açıkçası eşim ve ben hissettim. Hatta burası İstanbul olamaz yorumunda bulunduk. Burada yaşayan insanlar geçimlerini çiftçilik ile sağlıyorlar. O yüzdem yol boyunca direkt doğadan satışa çıkarılan çok sayıda meyve ve sebze türü var.Yanınızda bol para götürün. Sahilde bütün zincir marketlerin şubesi de var. Yanınızda yük olacak şeyler almayın.

Şimdi gelelim son olarak dönüş yolculuğuna; dönüş yolculuğuna eğer şahsi aracınız varsa biraz erken çıkın. Hatta mangal falan yakacaksanız bunu dönüşe saklayın. Giderken göreceksiniz yol kenarında piknik yapmak için, ayağınızı toprağa değdirmek için çok geniş araziler var. Lütfen ateş yakarken dikkatli olalım. Ateşinizi yakın, mangalınızı yapın. Odun almanıza gerek yok. Ardından da meşe odununun kömüründe kendinize çok güzel bir kahve yaparak gezinizi noktalayın. Sevgili dostlarım zaman zaman böyle gittiğim mekanların anısını sizlere anlatıyorum. Gitmek isteyenlere gitmek istedikleri yer hakkında yardımcı olmak istiyorum. Umarım bunu başarıyorumdur... Bütün fotoğraflarımı İpfone 6 ile çektim. Uzun zamandır bu tür seyahatlerde fotoğraf makinesi kullanmıyorum. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder