'Yaprak Dökümü', 'Aşk-ı Memnu', 'Dudaktan Kalbe' derken bu seriye bir dizi daha ilave oldu: Şule Yüksel Şenler’in ünlü romanı Huzur Sokağı…
Ekranlara uyarlanan bu dizilerin bir özelliği daha var. Daha öncede dizi olarak çekilmeleri. Peki, yapımcılar neden hep aynı diziler etrafından dönüyor? Romanlar dizilere uyarlamada başarılı mı? Senaristlerin diziye uyarlamak için başka göremediği romanlar var mı? Bütün bu soruların cevabını İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman hocamıza sorduk.
Trt'nin Dizileri Daha Başarılıydı!
Günümüzde romanların uyarlandığı dizileri, reklam ve vakti genişletme açısından başarısız bulan, Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman Trt’nin özellikle 1980 ve 1990’larda çekilen dizilerinin esere sadık kalma konusunda daha başarılı olduğunu belirtti. Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman: Bu diziler sizin neslinizin uzak olduğu, belki yapıldığından dolayı haberiniz olmadığı dizilerdi. Mesela Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Yaprak Dökümü, birebir uyarlamada Trt’te daha başarılıydı. Çünkü onlar neredeyse aynısını alıp, görselin imkân verdiği ölçüde aktarıyorlardı. Ancak bugün ki dizileri yeni güne uyarlamakta, özellikle vakti genişletmek noktasında başarısız buluyorum.
Dizilerin Yeniden Çekilmeleri!
Daha önce yayınlanmış olan dizilerinin günümüzde tekrar yayınladığını belirten Çiğdem Tercüman bunun nedenini şu cümlelerle açıkladı.”Aşk-ı Memnu olsun Yaprak Dökümü olsun, bunlar basıldıklarında da tutulan eserlerdi. Bu eserler bizim anlayacağımız şekilde klasik eserlerdi. Tabi romanların tekrar çekilmelerinde konularının da önemli olduğunu söyleyebiliriz. Ve dizi yapımcıları eski edebiyata hakim olamadıkları için bu zamanın yazılan eserlerine yönelmişlerdir.
Edebiyatımıza Bakış!
Dizilerden yola çıkaran edebiyatımıza bakışımızı, edebiyat sosyolojisi anlamında olumlu etkilediğini belirten Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman “ Eserin baskısı anlamında, tanınması anlamında yazarlar ve eserler kazanıyor. Edebi eser kıymetinden kaybediyor, kaybetmiyor bu tartışılabilir Çoğunluk kaybettiği tarafındadır. Edebiyat sosyolojisinde eser aynı zamanda bir metadır. İnsanlarımız bu diziler sayesinde edebi eserlerimizin farkında oldular. Diziler kitapların satışını olumlu yönde etkilemektedir. Televizyon günümüzde çok güçlü bir araç orada reklamı yapılan romanlar bile çok satıyor. “
Dizilerde Kimliklerin Daha Ön Plana Çıkması
Özellikle diziler de olayların değil de kimliklerin daha öne çıkmasını Oyuncuların gerçek hayattaki tanınmışlıklarına bağlayan Çiğdem Tercüman “ Örneğin siz Kıvanç Tatlı Tuğa(Behlül’ü ),Beren Saat’e de (Bihter’i) oynatırsanız onlar daha bir ön plana çıkacaktır.” Dedi.
Toplum Bağlamında Küçük Bir Eleştiri
Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman dizilere de toplum bağlamında küçük bir eleştiri getirdi.” Özellikle Aşk-ı Memnu dizisinde Behlül ve Bihter ‘in ikili ilişkisi daha çok öne çıkıyor ama Halit Ziyanın romanında anlatmak istediği çok daha başka şey. Toplumumuz, Muhafazakâr yapısına rağmen Gayri Meşru bir ilişkiyi, Bihter ve Behlül aşkını kutsadılar. Bizin toplumumuz bu kadar muhafazakarşalırken nasıl odluda bu ilişkiyi onayladı. Eminim bu insanlar kaçıp gitseydi birçok insan mutlu olacaktı.””
Senaristlere Roman Önerisi
Dizi senaristlerine de bir öneride bulunan Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman”Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul Romanı ve Yakup Kadrinin Somon ve Gomore romanı da dizilere uyarlanması gereken romanlarımızdandır. O dönemler özellikle İstanbul’un işgali çok önemlidir.”
HABER: Ertuğrul Gün
FOTOĞRAF: Ertuğrul GÜN
İletişim: 07e.gun@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder