11 Şubat 2014 Salı

AHMET MİTHAT EFENDİNİN VEFATININ 100.YIL DÖNÜMÜ

Türkiye Edebiyat Vakfı “Ahmet Mithat Efendiyi ölümün 100.yılında anmak için bir seminer düzenledi. Türk Kültür, edebiyat, gazetecilik ve romancılığa damgasını vurmuş çok yönlü ve çok güçlü bir yazar olan Ahmet Mithat Efendiyi anmak ve anlatmak için düzenlenen seminere konuşmacı olarak katılan Tarihçi Yazar Dursun Gürlek Ahmet Mithat Efendi Hakkında bildiklerini şöyle anlattı.


Bilgi ile ilgi arasında çok büyük ilgi olduğunu kaydeden Gürlek, “Bilginin esası ilgidir. İlkokuldan beri meraklıydım bu işlere Ahmet Mithat Efendinin ismini ilk defa o zaman duydum. Fakat Ahmet Mithat Efendiye olan ilgimi ve alakamı Cemil Meriç merhuma devam ettiğim yıllarda daha fazla çoğalmış olarak gördüm. Daha önceki sohbetlerimde ifade ettiğim gibi Cemil Meriç’in doğudan ve batıdan hayran olduğu bazı zaatlar vardır. Fransız Romancısı Balzac’ı ne kadar severse, Tunuslu Hayrettin Paşaya, ibn-i Haldun’a, Ahmet Cevdet Paşaya, Ahmet Mithat Efendiye de o kadar hayrandır. Bir vesile bulur sözü bir şekilde Ahmet Mithat Efendiye getirir ondan bahsederdi. Hatta kızı Ümit Meriç Hanıma “ya Ahmet Mithat Efendi üzerinde yada Ahmet Cevdet paşa üzerinde derinleşmen gerekir dediğini duydum” dedi.

Dursun Gürlek”Ahmet Mithat Efendinin 220 civarında eseri var.”
Ahmet Mithat Efendinin eserlerinin birçoğu Latinceye aktarıldığını paylaşan Gürlek, “Ama bundan 35 yıl önce bizim öğrencilik yıllarımız zamanında Ahmet Mithat Efendinin eserleri hemen hepsi Osmanlıca olarak Kütüphanelerin tozlu rafları arasında bekliyordu. Şimdi bir çoğu Latin harflerine aktarıldı. Ahmet Mithat Efendi eskilerin Velutun(doğurgan, musikisi olmayan üretken) dediği yazarlardandı. Benim tespitime göre büyüklü küçüklü 220 civarında eseri var. Bu eselerin bazıları sahaf esnafının kürk kapağı diye tasvip ettiği kadar şekilli büyük eserlerdir. Mesela bir seyahatnamesi vardır ki Avrupa’da bir cevelan ismini taşır.1100 Takiben 1200 sayfadır. Büyük boydur ve çift sütundur yani sayfanın ortasından aşağıya doğru bir çizgi çekilmiştir. Gezdiği, gördüğü şehirlerin adetleri gelenekleri görenekleri ve şahsiyetlerini anlatmıştır. Ben iki kişinin seyahatnamesini çok severim Evliya Çelebinin ve Ahmet Mithat Efendi. Çünkü tatlandırıyorlar ve üslupları çok güzel. Ahmet Mithat Efendinin bu eseri henüz Latin harflerine aktarılmadı” ifadelerini kullandı.

Dursun Gürlek:”Ahmet Mithat Efendiye hace-i evvel diyoruz.”Nedir hace-i evvel? Hoca demektir. Ondan önce hoca yok muydu? Şu manada kendisine bu lakap veriliyor. Okuma yazma sevgisini bu milletin geçlerine aşılayan ve sevdiren ve basit bir üslup ile yazan olması hasebiyle hace-i evvel diyoruz. Çok yazma merakı ve geniş kitlelere yayılma merakı vardır. Nitekim çıkarmış olduğu Tercüman_ı hakikat gazetesi ve eserleri Türkiye sınırları dışında Kırım ve Kafkasya’da da alaka görüyor ve okunuyordu. Biz Ahmet Mithat Efendi deyince ne anlıyoruz? Tercüman_ı hakikat gazetesi. O zamanın en çok okunan fikir gazetesi. Gazeteyi tek başına çıkarıyor.

Ahmet Mithat Efendi Romanları o zaman çok okunuyor; fakat merhumun bir özelliği var romanlarında ayrıntıya çok fazla yer veriyor. Fakat Üslubu o kadar canlı, tasviri o kadar güçlü ki; Anlattığı şahısların ya da şahsiyetlerin özelliklerini ortaya koymada o kadar güzel mahreç sahibi ki; bazı edebiyat tarihçileri şöyle bir değerlendirmede bulunuyor.”Onun herhangi bir romanını okurken sayfalarda satırların üstünde arkadan bir fon gibi Ahmet Mithat Efendini fotoğrafını görürsünüz. Fotoğrafı canlanır. Okuma sevgisini aşılayan bir yazar. Müteşekkil ve Müteheylek bir insandır. Mesela Beykoz dağında ava çıkıyor, ticaret yapıyor, bağcılık, bahçıvanlık yapıyor. At yetiştirmekten hoşlanıyor. Ayrıca gazetesinde çok fikir münakaşaları yapıyordu.
“İslami ilimlerde de bilgisi son derece derin bir kalem erbabıdır”

Ahmet Mithat Efendiyi anlatırken şunu anlatmadan geçemeyeceğim. Bugün Yazarımız hakkında araştırma yapanların ihmal ettiği bir konu var. Bu beni son derece rahatsız eder. Onu da kısaca şöyle izah edeyim. Ahmet Mithat Efendi romancı olduğu kadar, hikayeci olduğu kadar, aynı zamanda İslami ilimlerde de bilgisi son derece derin bir kalem erbabıdır. Bu alanda yazmış olduğu 3 ciltlik bir eseri vardır. Müdafa. Bu eseri İslam alimlerini korumak için Hıristiyan misyonerlerine cevap mahiyetin de yazmıştır. Diğer bir eseri ise: Beşair- i Sıdk- ı Nübüvvet- i adlı eseridir. Dindar olmakla beraber serbest bir yazardır.Dünyanın en güzel yeri İstanbul, İstanbul un en güzel yeri Boğaziçi, Boğaziçicin en güzel yeri, Beykoz, Beykoz’unda en güzel yeri benim Yalımdır der. 68 yaşında Darüşşafaka lisesinde Dinler Tarihi Dersi verirken kürsüde vefat eder. İnandıklarını anlatırken hakkı rahmetine kavuşmuştur. Daha sonra Beykoz’a götürüldü oradan Fatih Camine getirildi. Cenaze namazı kılınmadı. Çünkü cenazesine iştirak eden insan sayısı 30-40 geçmemişti. Ve çok sevdiği Fatih Sultan Mehmet’in yanına defnedildi.

Gençlere de bir tavsiye!

Gençler Osmanlıcalarını ilerletsinler. Ahmet Mithat Efendinin günışığına çıkmayan bir hayli eseri var. Okumaya onlardan başlasınlar.300 kelime ile konuşuyoruz herhalde. Çok kelime bilirsek çok yönlü insan oluruz. Halbuki en az 3000 bin kelime ile konuşmamız gerekiyor. Bu yüzden Osmanlıca kelime hazinemizi genişletmeliyiz. Evlerimizde mutlaka Osmanlıca sözlükler olmalı. İnsan duygularını hırslarına sahip olması gereken bir varlıktır. Önünüzde bir kültür hazinesi var, şu söylediğim sözler o hazinelere girmek için bir anahtar olabilir. İster Ahmet Mithat Efendinin peşine takılın ister Mehmet Akif’in, Necip Fazıl’ın bunlar sizi Selamete götürür. Bunların her biri bir Nuh’un Gemisi gibidir. Tarihimiz çok zengin ama onu bilmemekte çok fakiriz. Bugün Japonlar Amerikalılar Beyazıt Kütüphanesinde Osmanlıca eserleri okuyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder