Kemer Antalya'nın yaklaşık olarak 80 km batısında bulunmaktadır. Doğal ve tarihi güzellikleri ile büyülemektedir. Sahip olduğu ılıman iklimi ile ziyaretçilerine yaz-kış denize girme imkanı sunmaktadır. Doğal bitki örtüsü ile şehir merkezlerinden sıkılman insanlara ev sahipliği yapmaktadır. Kemer'de tarihi Oliympos Antik Kenti bulunmaktadır. Aynı zamanda 365 gün yanan "Yanar Taş" bulunmaktadır.
13 Şubat 2014 Perşembe
11 Şubat 2014 Salı
AHMET MİTHAT EFENDİNİN VEFATININ 100.YIL DÖNÜMÜ
Türkiye Edebiyat Vakfı “Ahmet Mithat Efendiyi ölümün
100.yılında anmak için bir seminer düzenledi. Türk Kültür, edebiyat,
gazetecilik ve romancılığa damgasını vurmuş çok yönlü ve çok güçlü bir yazar
olan Ahmet Mithat Efendiyi anmak ve anlatmak için düzenlenen seminere konuşmacı
olarak katılan Tarihçi Yazar Dursun Gürlek Ahmet Mithat Efendi Hakkında
bildiklerini şöyle anlattı.
Bilgi ile ilgi arasında çok büyük ilgi olduğunu kaydeden
Gürlek, “Bilginin esası ilgidir. İlkokuldan beri meraklıydım bu işlere Ahmet
Mithat Efendinin ismini ilk defa o zaman duydum. Fakat Ahmet Mithat Efendiye
olan ilgimi ve alakamı Cemil Meriç merhuma devam ettiğim yıllarda daha fazla
çoğalmış olarak gördüm. Daha önceki sohbetlerimde ifade ettiğim gibi Cemil
Meriç’in doğudan ve batıdan hayran olduğu bazı zaatlar vardır. Fransız
Romancısı Balzac’ı ne kadar severse, Tunuslu Hayrettin Paşaya, ibn-i Haldun’a,
Ahmet Cevdet Paşaya, Ahmet Mithat Efendiye de o kadar hayrandır. Bir vesile
bulur sözü bir şekilde Ahmet Mithat Efendiye getirir ondan bahsederdi. Hatta
kızı Ümit Meriç Hanıma “ya Ahmet Mithat Efendi üzerinde yada Ahmet Cevdet paşa
üzerinde derinleşmen gerekir dediğini duydum” dedi.
Dursun Gürlek”Ahmet Mithat Efendinin 220 civarında eseri
var.”
Ahmet Mithat Efendinin eserlerinin birçoğu Latinceye
aktarıldığını paylaşan Gürlek, “Ama bundan 35 yıl önce bizim öğrencilik
yıllarımız zamanında Ahmet Mithat Efendinin eserleri hemen hepsi Osmanlıca
olarak Kütüphanelerin tozlu rafları arasında bekliyordu. Şimdi bir çoğu Latin
harflerine aktarıldı. Ahmet Mithat Efendi eskilerin Velutun(doğurgan, musikisi
olmayan üretken) dediği yazarlardandı. Benim tespitime göre büyüklü küçüklü 220
civarında eseri var. Bu eselerin bazıları sahaf esnafının kürk kapağı diye
tasvip ettiği kadar şekilli büyük eserlerdir. Mesela bir seyahatnamesi vardır
ki Avrupa’da bir cevelan ismini taşır.1100 Takiben 1200 sayfadır. Büyük boydur
ve çift sütundur yani sayfanın ortasından aşağıya doğru bir çizgi çekilmiştir.
Gezdiği, gördüğü şehirlerin adetleri gelenekleri görenekleri ve şahsiyetlerini
anlatmıştır. Ben iki kişinin seyahatnamesini çok severim Evliya Çelebinin ve
Ahmet Mithat Efendi. Çünkü tatlandırıyorlar ve üslupları çok güzel. Ahmet
Mithat Efendinin bu eseri henüz Latin harflerine aktarılmadı” ifadelerini
kullandı.
Dursun Gürlek:”Ahmet Mithat Efendiye hace-i evvel
diyoruz.”Nedir hace-i evvel? Hoca demektir. Ondan önce hoca yok muydu? Şu
manada kendisine bu lakap veriliyor. Okuma yazma sevgisini bu milletin
geçlerine aşılayan ve sevdiren ve basit bir üslup ile yazan olması hasebiyle
hace-i evvel diyoruz. Çok yazma merakı ve geniş kitlelere yayılma merakı
vardır. Nitekim çıkarmış olduğu Tercüman_ı hakikat gazetesi ve eserleri Türkiye
sınırları dışında Kırım ve Kafkasya’da da alaka görüyor ve okunuyordu. Biz
Ahmet Mithat Efendi deyince ne anlıyoruz? Tercüman_ı hakikat gazetesi. O
zamanın en çok okunan fikir gazetesi. Gazeteyi tek başına çıkarıyor.
Ahmet Mithat Efendi Romanları o zaman çok okunuyor; fakat
merhumun bir özelliği var romanlarında ayrıntıya çok fazla yer veriyor. Fakat
Üslubu o kadar canlı, tasviri o kadar güçlü ki; Anlattığı şahısların ya da
şahsiyetlerin özelliklerini ortaya koymada o kadar güzel mahreç sahibi ki; bazı
edebiyat tarihçileri şöyle bir değerlendirmede bulunuyor.”Onun herhangi bir
romanını okurken sayfalarda satırların üstünde arkadan bir fon gibi Ahmet
Mithat Efendini fotoğrafını görürsünüz. Fotoğrafı canlanır. Okuma sevgisini
aşılayan bir yazar. Müteşekkil ve Müteheylek bir insandır. Mesela Beykoz
dağında ava çıkıyor, ticaret yapıyor, bağcılık, bahçıvanlık yapıyor. At
yetiştirmekten hoşlanıyor. Ayrıca gazetesinde çok fikir münakaşaları yapıyordu.
“İslami ilimlerde de bilgisi son derece derin bir kalem
erbabıdır”
Ahmet Mithat Efendiyi anlatırken şunu anlatmadan
geçemeyeceğim. Bugün Yazarımız hakkında araştırma yapanların ihmal ettiği bir
konu var. Bu beni son derece rahatsız eder. Onu da kısaca şöyle izah edeyim.
Ahmet Mithat Efendi romancı olduğu kadar, hikayeci olduğu kadar, aynı zamanda
İslami ilimlerde de bilgisi son derece derin bir kalem erbabıdır. Bu alanda
yazmış olduğu 3 ciltlik bir eseri vardır. Müdafa. Bu eseri İslam alimlerini
korumak için Hıristiyan misyonerlerine cevap mahiyetin de yazmıştır. Diğer bir
eseri ise: Beşair- i Sıdk- ı Nübüvvet- i adlı eseridir. Dindar olmakla beraber
serbest bir yazardır.Dünyanın en güzel yeri İstanbul, İstanbul un en güzel yeri Boğaziçi,
Boğaziçicin en güzel yeri, Beykoz, Beykoz’unda en güzel yeri benim Yalımdır
der. 68 yaşında Darüşşafaka lisesinde Dinler Tarihi Dersi verirken kürsüde
vefat eder. İnandıklarını anlatırken hakkı rahmetine kavuşmuştur. Daha sonra
Beykoz’a götürüldü oradan Fatih Camine getirildi. Cenaze namazı kılınmadı.
Çünkü cenazesine iştirak eden insan sayısı 30-40 geçmemişti. Ve çok sevdiği Fatih
Sultan Mehmet’in yanına defnedildi.
Gençlere de bir tavsiye!
Gençler Osmanlıcalarını ilerletsinler. Ahmet Mithat Efendinin
günışığına çıkmayan bir hayli eseri var. Okumaya onlardan başlasınlar.300
kelime ile konuşuyoruz herhalde. Çok kelime bilirsek çok yönlü insan oluruz.
Halbuki en az 3000 bin kelime ile konuşmamız gerekiyor. Bu yüzden Osmanlıca
kelime hazinemizi genişletmeliyiz. Evlerimizde mutlaka Osmanlıca sözlükler
olmalı. İnsan duygularını hırslarına sahip olması gereken bir varlıktır. Önünüzde
bir kültür hazinesi var, şu söylediğim sözler o hazinelere girmek için bir
anahtar olabilir. İster Ahmet Mithat Efendinin peşine takılın ister Mehmet
Akif’in, Necip Fazıl’ın bunlar sizi Selamete götürür. Bunların her biri bir
Nuh’un Gemisi gibidir. Tarihimiz çok zengin ama onu bilmemekte çok fakiriz.
Bugün Japonlar Amerikalılar Beyazıt Kütüphanesinde Osmanlıca eserleri
okuyorlar.
ROMANLARIN DİZİ DÜNYASINA UYARLANMASI
'Yaprak Dökümü', 'Aşk-ı Memnu', 'Dudaktan Kalbe' derken bu seriye bir dizi daha ilave oldu: Şule Yüksel Şenler’in ünlü romanı Huzur Sokağı…
Ekranlara uyarlanan bu dizilerin bir özelliği daha var. Daha öncede dizi olarak çekilmeleri. Peki, yapımcılar neden hep aynı diziler etrafından dönüyor? Romanlar dizilere uyarlamada başarılı mı? Senaristlerin diziye uyarlamak için başka göremediği romanlar var mı? Bütün bu soruların cevabını İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman hocamıza sorduk.
Trt'nin Dizileri Daha Başarılıydı!
Günümüzde romanların uyarlandığı dizileri, reklam ve vakti genişletme açısından başarısız bulan, Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman Trt’nin özellikle 1980 ve 1990’larda çekilen dizilerinin esere sadık kalma konusunda daha başarılı olduğunu belirtti. Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman: Bu diziler sizin neslinizin uzak olduğu, belki yapıldığından dolayı haberiniz olmadığı dizilerdi. Mesela Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Yaprak Dökümü, birebir uyarlamada Trt’te daha başarılıydı. Çünkü onlar neredeyse aynısını alıp, görselin imkân verdiği ölçüde aktarıyorlardı. Ancak bugün ki dizileri yeni güne uyarlamakta, özellikle vakti genişletmek noktasında başarısız buluyorum.
Dizilerin Yeniden Çekilmeleri!
Daha önce yayınlanmış olan dizilerinin günümüzde tekrar yayınladığını belirten Çiğdem Tercüman bunun nedenini şu cümlelerle açıkladı.”Aşk-ı Memnu olsun Yaprak Dökümü olsun, bunlar basıldıklarında da tutulan eserlerdi. Bu eserler bizim anlayacağımız şekilde klasik eserlerdi. Tabi romanların tekrar çekilmelerinde konularının da önemli olduğunu söyleyebiliriz. Ve dizi yapımcıları eski edebiyata hakim olamadıkları için bu zamanın yazılan eserlerine yönelmişlerdir.
Edebiyatımıza Bakış!
Dizilerden yola çıkaran edebiyatımıza bakışımızı, edebiyat sosyolojisi anlamında olumlu etkilediğini belirten Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman “ Eserin baskısı anlamında, tanınması anlamında yazarlar ve eserler kazanıyor. Edebi eser kıymetinden kaybediyor, kaybetmiyor bu tartışılabilir Çoğunluk kaybettiği tarafındadır. Edebiyat sosyolojisinde eser aynı zamanda bir metadır. İnsanlarımız bu diziler sayesinde edebi eserlerimizin farkında oldular. Diziler kitapların satışını olumlu yönde etkilemektedir. Televizyon günümüzde çok güçlü bir araç orada reklamı yapılan romanlar bile çok satıyor. “
Dizilerde Kimliklerin Daha Ön Plana Çıkması
Özellikle diziler de olayların değil de kimliklerin daha öne çıkmasını Oyuncuların gerçek hayattaki tanınmışlıklarına bağlayan Çiğdem Tercüman “ Örneğin siz Kıvanç Tatlı Tuğa(Behlül’ü ),Beren Saat’e de (Bihter’i) oynatırsanız onlar daha bir ön plana çıkacaktır.” Dedi.
Toplum Bağlamında Küçük Bir Eleştiri
Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman dizilere de toplum bağlamında küçük bir eleştiri getirdi.” Özellikle Aşk-ı Memnu dizisinde Behlül ve Bihter ‘in ikili ilişkisi daha çok öne çıkıyor ama Halit Ziyanın romanında anlatmak istediği çok daha başka şey. Toplumumuz, Muhafazakâr yapısına rağmen Gayri Meşru bir ilişkiyi, Bihter ve Behlül aşkını kutsadılar. Bizin toplumumuz bu kadar muhafazakarşalırken nasıl odluda bu ilişkiyi onayladı. Eminim bu insanlar kaçıp gitseydi birçok insan mutlu olacaktı.””
Senaristlere Roman Önerisi
Dizi senaristlerine de bir öneride bulunan Yrd. Doç. Dr. Çilem Tercüman”Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul Romanı ve Yakup Kadrinin Somon ve Gomore romanı da dizilere uyarlanması gereken romanlarımızdandır. O dönemler özellikle İstanbul’un işgali çok önemlidir.”
HABER: Ertuğrul Gün
FOTOĞRAF: Ertuğrul GÜN
İletişim: 07e.gun@gmail.com
Antalya Deve Güreşi
Deve güreşleri Antalya'da her yıl geleneksel olarak düzenlenmektedir. Antalya yörüklerinin ve çeşitli derneklerin düzenlediği nü yarışlara halkın katılımı hergeçen gün artmaktadır. Kıyasıya süren yarışmalarda kazanmalara ödülleri taktım edilmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)